Realizm

Realizm 19. yy ortaya çıkmıştır. Gerçekçilik olarak tanımlanan bu yaklaşım idealist yaklaşımın karşıtıdır. Realizm yaşanan zaman ve mekân içinde duyularla algılananların nesnel olarak anlatımı plastik sanatlar ve edebiyatta gerçekçilik olarak tanılanır. İdealizm her zaman, mekân için evrensel olarak doğru olanı ararken Gerçekçilik güzelin ve doğrunun her an ve her veri için kendine özgü bir belirtisi olduğunu savunur. Gerçekçi sanat nesnelliğe yönelişiyle sanatın kalıp ve kurallar saptayan üslup ve anlatımlarına karşı olan bir görüştür. Gerçekçilik bazı sanat tarihçileri tarafından sanatta, yy. boyu sürekli olarak amaçlanmış ve 19. yy'a kadar aşamalarla gelişmiş bir olgu olarak değerlendirilmiştir. Ancak gerçekçilik kavramının, iddialı bir tavır olarak gelişmesi 19. yy ortalarına rastlar. O dönemde Barak anlatım krallıkla birlikte gücünü yitirmiş, burjuva yönetiminin başlaması ile birlikte de gerçekçi biçimlendirme kendini göstermeye başlamıştı. Almanya'da bile Klasist-İdeal ile ilgili fikirler ve Romantizm gücünü yitirmişti. Hatta ortaçağ resmi ile dini heyecanı yenilemek isteyen kiliseci ressamlar bile, değerlerini kaybetmişlerdir. Roma'nın kahramanca ahlakını ve cumhuriyetini yenilemek isteyen görüş de iflas etmiş. Memur, Endüstrici ve maliyecilerden meydana gelen gerçek bir devlet idaresi kurulmuştu. Realizm'in gelişmesi 19. yy. ortalarında Avrupa'dan yayılan devrimci hareketlerin ışığında Akademizme karşı ortaya çıkan Romantizmden sonradır. Romantizm, ruh haline, değişme, geçiciliğe, ölüme ve duyguya getirdiği ilgiyle klasik resmin kalıpçılığını, bir ölçüde kırmış, Gerçekçilik için bir yol hazırlamıştı. Courbet Romantizmden sonra özellikle Fransa'da Courtbart'nin öncülüğünü yaptığı bir akım olarak, Gerçekçilik 1855'de (Gerçekçilik Pavyonu) sergisinde doruğa ulaşmış ve J.F. Millet, Daumıer gibi sanatçıların resimlerinde görüldüğü gibi akademizmin konu ve tekniklerine karşı gelmiştir. Gerçekçilik bir üslup olmaktan çık, tarihin pek çok döneminde rastlanan bir anlayıştır. Tarih öncesinin mağara resimlerinde bile gerçekçi bir tutum gözlemlenir. Buna karşılık Antik Yunan'a dek ilk tarımsal uygarlıklarda gerçekçiliğe pek rastlanmaz. Gerçekçi anlayış, aynı fotoğrafta olduğu gibi doğayı sadık olarak aynen yansıtmaktan yanaydı. İdealistlerin yaptığı gibi, gerçeği anlamayı ve kuvvetlendirmeyi değil olduğu gibi vermeyi spekülasyon yapmayı değil, pozitif olarak göstermeyi istiyordu. Hayatın neşe ile inançla ve eleştirisiz olduğu gibi kabulü, bundan önce hiçbir dönemde görülmemiştir. Genellikle yoksulları, işçileri, köylüleri ve gündelik yaşamın en basit gerçeklerini hiçbir duygusallığa ve yüceltmeye girişmeden aktaran Gerçekçilik Batıda, Endüstrileşme, kentleşme ve demokratikleşmenin ürünüdür. Bu anlayış içerisinde kaybedilen gerçek ideal yerine, sahte hakiki olmayan eserlerle, güzele olan ihtiyacı gidermek yoluna gidildi. Ve günlük ihtiyacın üstüne çıkma amaca giderilmek istendi. Böylece sergilerde, oturma odalarında, salonlarda, iç gıcıklayıcı az ya da çok çıplak tatlı bakışlı kızlar, Nymlaheller, çıplak güzel vücutlu evliyalarla ilgili kadınları gösteren kompozisyonlar yapıldı. Resim sanatı artık düş ürünü deniz manzaraları ya da tarihsel tablolar yerine yaşanabilir, gerçeğin tam yansımasını vermeyi amaçlar. Flaubert'in; "Yalnızca eksiksiz bir anlatım düşünmeliyiz" sözleri ile Courbet'in resmi algılanabilen şeyleri bir ayna gibi iletme sanatı olarak görmesi ve görevinin yalnızca gerçeği ve gerçekte olan şeyleri canlandırmak olduğunu söylemesi, birbiriyle uyum halindedir. Fransız ressamı, Courbet, Daumıer ve Millet için Gerçekçilik sanatsal açıdan bir yürekli olma görevidir. Onlar salonlarda sergilenen, desteklenen ve ödüllendirilen yerleşmiş resmi, resim sanatına karşı çıkarlar, daha anlamlı ve zengin içerikli konulara yönelip, eleştiri yeteneğinden yoksun burjuva beğenisine saldırırlar. Bunun için de emekçilerin yanında, onların varlığını unutmuş gibi görünen bir topluma savaş açarlar.